17 Ekim 2008 Cuma

Selimpaşa Gezintisi (debriyajdan ayağımı yavaş yavaş çekerken)

Tüm hesap kitaba rağmen olmadı, olduramadım. Pek çok plan yaptım, daha bilinmedik/görülmedik bir yer olacaktı ama maalesef...

Yine de İstanbul'un nezih mekanlarından ve yanılımıyorsam bir dönemin vazgeçilmez sayfiye yerlerinden biri; Selimpaşa. “Ee baba neresini gezdin kıç kadar mekanın” diyeceksiniz. Gezemedim zaten, ailecek yapılan “ziyaret” temalı bir geziden ibaretti çünkğ. Benim için özel olan, buraya yazmama neden olan bir şey vardı, o da bunca zaman neden denemediğim konusunda emin olamadığım bir olguydu; araba kullanmak.

“A aa lazım evladım, bak biraderin aldı paşalar gibi kullanıyor da vıdı vdı da” ederek beynimi yediler yıllarca, dayanamadım öğreneyim dedim. Sonuç; fiyasko! Debriyaj nedir bilmeyen pamuk gibi ayaklarım toynak gibi şişiverdi, sol ayağım iki gün iflah olmadı. Elime ne geçti; hiç hatta bir o kadar da kaybedeceğim gibi duruyor zira benzin parası yerine “debriyajı  değiştirirsin sen de” gibi bir öneri yaptılar… breh breh! Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olucaz. Ha bu anlattığım olay bir hayli mazide kaldı. (götümüzü kaldırıp yazamıyoruz ki her şeyi zamanında) Bir hafta sonra yeniden denedim, sadece 10 dakika sürdü… daha da beterdim. Aman neyse mekan Selimpaşa idi. Kadir Has ünivesitesinin hemen yanı başısı… dümdüz bir yürüme yolu var. (fotoğraflamamış olduğumuz) Süper bir deniz kenarı ve hiç görmediğim kadar yüksek dalgalar. Hava bir hayli serin, pek dolaşılacak gibi değildi tabi maceracı ruhlarımızı nasıl dizginleriz (!) Başladık yürümeye, sonra döndük, çok sakin ve ruhsuz bir yer Selimpaşa (muhtemelen sonbahar olmasından kaynaklanıyordur )Ama denizin yaz aylarında tam da yüzülecek kıvamda olduğunu hayal ederek diyorum ki Selimpaşa (ve dahi sonrası, tüm kıyı şeridi), yazın kaçamak yapmak için bire bir. Aha bunlar da biraderin çekmiş olduğu nacizane fotoğraflar.